KAYBEDENLER ÜZERİNE
- İlknur Demir
- 13 Tem 2018
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 16 Ağu 2018
Yorgunluklarımızın bedeli nedir diye sorarsanız biz sevdiklerini yitirenler belki cevaplamaktan korktuğumuzdan değil de anlayamazsınız diye susmayı sevenler-deniz.
Çünkü yitirmeden öğrenilir bir duygu değildir kaybetmek. Bakarken anlaşılabilir yada izlerken öğrenilebilir bir tarif barındırmaz içinde.
Acıyı fiziksel ve ruhsal olarak ikiye ayırırsak acı bizi diğer türlerden ayıran en temel özellik diyebiliriz. Emil Cioran der ki; insanın özünde diğer pek çok duygu ve hisle birlikte var olan ‘acı’ sonsuz olduğu, insan var oldukça var olmaya devam edeceği için diğerlerinden farklı bir noktada durmaktadır. Ancak tekrarlanabilen, sürekliliği olan şeylerin dayanılmaz bir etki yaratacağı düşünülürse acı bunların en görkemlisidir der.
Acıyı unutmak ne kadar iyiyse onu bir miktar yaşamak da o kadar iyidir. Bu demek değil ki acıyı sonsuza dek yaşayalım. Yalnızca bizi insan yapan her şeyden yeteri kadar tatmayı bilmek gerektiği düşüncesindeyim. Uyuşmaktan ziyade her daim sağlam ve dik durabilmek, üretebilmek adına bizi ‘kendi’ mize getirecek yollardan geçelim.
Başka hayatları yeterince anlamıyorsak durup kendimizi bir görelim, bedenimizin içinde taşıdığımız bu yükün ne olduğunun bilincine varalım. Bu yükün içindeki hoşumuza gitmeyen şeylerin de gerçekliğin bir parçası olduğunu kabul edelim ki karşımıza çıktıklarında şaşıp kalmayalım. Her sabah yüzümüze soğuk su çarpar gibi yaşayalım yaşantımızın her parçasını, kendimizle mutsuzluğa da var olalım. Her insanın taşıyabileceği kadar yükü olmalıdır ki gideceği yere kendinden bir şeyler taşıyabilsin.
“Her yürek ancak
belli bir miktardaki acıya göre yoğrulmuştur çünkü.”*

Comments